Translate

2 Kasım 2014 Pazar

PR Kediden Aslana Dönüştü!

              



Profesyonel bir iletişim çalışanı olabilmenin; mühendis, doktor, finans uzmanı, satış uzmanı olmak kadar önem kazandığı dönemlerdeyiz. Üniversite eğitiminin bile tek başına yeterli olmadığı, lisans öğretiminin mutlaka master ve doktora ile desteklenmesinin şart olduğu bir dönemdeyiz. Günümüzde saygın üniversitelerin kimya, matematik gibi sayısal bölümlerinden mezun olanların dahi pazarlama ve iletişim alanında kariyer yapmaya çalıştığı renkli bir dünyanın tam içindeyiz.


Peki, son yirmi yıldır adını Türkiye’de daha çok duyduğumuz ve bu kadar değer kazanan bir mesleği hakkı ile yapabilmenin koşulları neler? PR’ın, şirketlerin en gözde departmanlarından biri haline dönüşme hikâyesi nasıl başladı? Her meslekte olduğu gibi bu mesleğin de kendine çeken güzellikleri vardır. Tabi bir de sizi hayatınızdan bezdiren yönleri vardır. Peki bunlar nelerdir? Eskiden PR / İletişim ne iş yapardı? Şirketlerde sadece para harcayan bölümsünüz, biz satıyoruz siz harcıyorsunuz. Size neden ihtiyaç var? Bu tip sorulardan başlayıp, bugün saygın komitelerden, derneklere, yarışmalardan, “havalı “yurtdışı ödül törenlerine kadar giden bir döngünün içinde her geçen gün daha da genişliyoruz. Çünkü ne satarsanız satın ticari başarı çok farklı bir dinamik, markalaşmak ve hedef kitle ile başarılı iletişim kurmak ise çok başka bir dinamik.
Şüphesiz iletişim mesleğine artan talebin birçok nedeni var. Dinamik ve değişken bir yapı, sürekli yeni projeler ve kampanyalarla uğraştığınız için asla monoton değil, aksine kafanızın yirmi dört saat çalıştığı bir iş yapıyorsunuz. Yurtiçi, yurtdışı seyahatler, ünlülerle gerçekleşen kampanyalar, lansmanlar… Bunlar yorucu olduğu kadar eğlenceli. Gerçekleşen bir projenizi TV de izlemek, işe giderken billboardlarda projenizi görmek, telefonunuzu açtığınızda sizin hazırladığınız içeriklerin banner olarak karşınıza çıkması, sabah ofis masanızda gazeteleri açtığınızda hazırladığınız bir haberi görmek gerçekten kendinizi iyi hissetmenize ve motive olmanıza vesile oluyor. Ama her meslekte olduğu gibi bu meslekte de yönetmeniz gereken zorlu bir taraf var. İster ajans tarafında ister kurum tarafında çalışın, yaptığımız işin tam olarak ölçümlenememesi gibi bir dezavantaj var. Evet, medya ve sosyal medya raporları, Google Analytics raporları ve reyting raporları bize bir takım veriler veriyor ama her yapılan işin bir rakamsal karşılığı olmayabiliyor buna bağlı olarak hizmet veren taraf olmak yüksek sabır ve iyi insan ilişkilerigerektiriyor. Göreceli bir iş yapmamızdan ötürü beklentiler çok yüksek olabiliyor. Sizin için harika olan bir görsel tasarım başkası için başarısız bir çalışma olarak nitelendirilebiliyor. Ayrıca kriz konularına çok iyi hazırlanmanız ve hızlı aksiyon almanız sizi başarılı kılan başka bir faktördür. İşin en özenilen kısmı olan basın gezileri, ünlülerle kampanya çalışmaları dışarıdan görüldüğü gibi sadece eğlenceli değil, profesyonel ve disiplinli çalışmaların ürünüdür. Örneğin, yurtdışı gezisine davet ettiğiniz ve haber değeri yüksek olan bir haberi yayınlamayan gazetecilerle, sözlerine ve sözleşme şartlarına uymayan ünlülerle iş yapmak hiç de kolay değil.
Ayrıca bir dönem PR’ın prestij kaybetmesine neden olan PR’cıların anlattıklarının yüzde ellisi abartıdıranlayışı artık geçerliliğini yitirdi. Evet PR halkı inandırma sanatıdır. “Yalan”nın bir parçası olmak değil, “gerçekleri” tüm çıplaklığıyla gösterecek kadar cesur olmaktır. Fransa’da 1916’da ilk hakla ilişkiler bürosunu kuran, gazeteci Ivy Lee, halkla ilişkiler konusunda ünlü  “İlkeler Bildirisi”ni yayınlarken “gerçek bilgi elde etme” temeli ile bu mesleği başlatmıştır. Özelikle klasik pazarlamanın 4P sinin günümüzde 4C(customer value, customer cost, customer convenience, costumer communication)’ye dönüşmesi ile halk- tüketici-müşteri- hedef kitle nasıl tanımlarsanız tanımlayın, marka ile gerçek ve samimi bir bağ kurma ve doğru bilgiye edinme sürecine dönüşmüştür. Artık ajanslar ve markalar körler sağırlar şeklinde birbirlerini ağırlayamıyor. “Harika işler yaptık çok da başarılıyız”pembe bulutu, artık tüm dünyanın gökyüzüne dönüşmüş durumda. Dijital dünyadan yaptıkları işlerle ilgili övüldükleri kadar, ciddi eleştiriler alabiliyorlar, takipçilerini kaybedebiliyorlar ve bu dönüşler ışık hızı ile kitlelere yayılabiliyor. Bu sebeple bu mesleği seçmek isteyenler özelikle offline ve online 360 derece iletişimin her alanına hakim olarak, samimi networkler kurarak, kendilerini eğitim ve workshop çalışmaları ile geliştirerek, global ve lokal sürekli trend ve gündemi takip ederek(özelikle ICCO, IPRA, PRSA, CIPR, IPR, AMCP gibi dünya çapında iletişim ağlarını mutlaka takip etmeliler.) sanata, kültüre ve bilime duyarlı olarak ve en önemlisi işe tutkuyla bağlı olarak ve mesleğe saygı duyarak yapmaları gerekir.





2 yorum: